Monday, March 26, 2012

'Yaka'la 'Yaka'layabilirsen :)

Sevgili Takipcilerimmm
Ben yaptım diye demiyorum ama sanki gün geçtikçe daha güzel şeyler yapıyormuşum gibi hissediyorum.
Son yaptığım bu 5 parça yakanın 5indende kendime tekrar yapacağım.
Siz nasıl buldunuzz acaba :)





Ve ve vee bu bustiyeri de ben yaptım ben yaptım!!:)
Boyle transparan gomleklerın ıcıne ne giysem diye düşünüp hep düz atlet giyilir ya hani ..böyle çok daha şık bencee :) Ayrıca buunun diğer renkleride çok yakında geliyor.


Sunday, March 25, 2012

Bukle bukle saçlar

Geçen gün bizim kadıköy yakasının cuma pazarına gittim.Bayılırım pazar gezmeye de öyle mağaza gezer gibi tezgahların önünden geçer giderim.Millet o yığılı tezgahların altını üstüne getirir bende öyle bakarım.Taksimdede aynı şeyi yapıyorum.hep kafam yukarı doğru askılara asılmış giysilere bakıyorum.E doğal olarakta en güzel parçaları başkaları kaparken bende havamı alıyorum.
Neyse ben yine giyinmiş süslenmiş yürürken pazar tezgahları arasında ton ton bir amca gördüm.Kızlara sattığı şeyi anlatıyordu.Bende yılların pazarcısı edasıyla bakayım nasıl yapıyorsun birde bana göster dedim.

Bu ürün saç buklesi yapıyor.Yani bigudi aslında.Ama şekli değişmiş.
Dedim nekadar
Dedi 10 Tl
Dedim yapıyormu gerçekten
Dedi e gördün ya işte
Dedim ver bitane yarasada yaramasada bulunsun..
Dedi yaramazsa ben burdayım gelir getirirsin

Bende ilk bıcıbıcıdan sonra hemen nemli saçlarıma uygulayayım dedim.
İçinde böyle bir uzun çubuk ve kıvrık farklı boylarda lastik bigudiler var.

Saçlar nemliyken uyguluyoruz.İlk önce bigudinin içinden çubuğumuzu geçiriyoruz.Sonra bit tutam saçı bu kancanın ucuna saç dibinden takıp aşağı doğru cekiyoruz.
Şekil A 
Bu şekilde 40 dakika falan dolanadım.Saçlarımın kuruduğundan emin olduktan sonra çekip çıkardım.Kutunun üstündeki sarısın hatunun saçları gibi olmayacağını biliyordum tabikide ama çokta kötü olmadı beee.Havalı bol dolgulu buklelerim oldu.Belki biraz daha uzun tutabilirdim yada daha kalın kalın sarsam şekli ortaya çıkabilirdi ama zaten kuaförden yeni çıkmış spreyli saç görünümünden nefret ederim.Böyle daha doğal uyandım çıktım işte yaa gibi görünmesi daha iyi.
Saçlarımda uzasın diye makas ucu bile değmiyor aylardır ya neyse :)





Saturday, March 24, 2012

Modazon'a teşekkürler...

Dün Merry Go Round mağazasında Modazon ile bir çekim ve röportaj gerçekleştirdim.
Bugün ise yayınladındı.Hernekadar fotografta 80 kilo gibi çıksam bile artık bende sesimi duyurdum.
Uygun giysiler üzerine uygun yakaları takarak çekime başladık.Yaklaşık olarak 1 buçuk saat süren çekimler sohbet muhabbet eşliğinde oldukça keyifli geçti. Tabi mağazayı terketmeden alışverişimizide yaptık:)
İlgilenenler için işte röportajım..


















http://www.modazon.com/makale/985/Muge-Mepa---Roportaj

Friday, March 23, 2012

'Yaka'sız çıkmam diyenleree

Ve bugün teslimat günü .Tam 18 adet yaka Merry Go round mağazasına doğru yola çıkıyor.Bunlarda son yakalarım...





Thursday, March 22, 2012

Bunları gördünüzmü?Son 'Yaka'larr










Get the Look 2

Geçen gün kendime mağaza karıştırırken minik dantel bir şort aldım.Hem yine şort düşkünlüğümden hemde dantel olmasından dolayı beni çok çekti ve çokta yakıştığını düşünüyorum.
Peki böyle bir şeyi nasıl kombileyebilirim diyorsanız buyrun...






Bu şortların üzerine salaş tshirtler çok daha tarz duruyor.Üzerine deri ceket yada kot cekette olabilirsiniz.Altına ise renkli bir ayakkabı seçtim.Atletimizin kalbine uyumlu olsun diye kırmızı topuklu ayakkabıyı koydum.Bu giysi ile gece istediğiniz yere gidebilirsiniz.Ayrıca aynı kombini altına spor ayakkabı (toms olabılır) ile de kullanabilirsiniz.

















Aksesuar olarak bu taşlı çantaya bayıldım.Ayakkabı ile çantanın uyumsuz olmasını savunanlardanım.Birebir uyumluluk yerine detaylarda uyumluluk göstermek çok daha çekici.Ayakkabın kırmızısı atletin kırmızı ile uyum sağlarken çantanın siyahı şorta,sarıları ise kolyemize uyum sağlayacaktır.
Eğer siyah bir ayakkabı kullanırsanız altına elinizde kırmızı yada sadece sarı renkte bir çanta kullanabilirsiniz.

Wednesday, March 21, 2012

Ve ben..

Aslında hiçte anlamam burçlardan,pekte inanmam yorumlarına.Bellı başlı temel şeyler bilirim kulaktan dolma.Başak titizdir,koç manyaktır,yay rahattır,balık duygusaldır,ikizler dengesizdir..Kova'da özgürlükçüdür.
Birkere özgürlük ne demek.Yalnız yaşamak mı ? Başına buyruk olmak mı ? Kafan atınca bavulunu alıp gitmek mi ? Nedir?
Ben kovayım.Ben özgürlükçüyüm.Benim için özgürlük biryere ait olmamak sanırım.
Akşamları yatmadan son sıgaramı camda içerim.Karda yağsa yağmurda yağsa,göğsüme o soğuk camdan işlese bile alışkanlık işte..Etrafımdaki evlere,boş sokaklara bakarım.Bazen burdan defolup gidesim gelir başka bir şehire.Aslında tek bir yere.Orasıda Newyork.Sanırım oraya aşık oldum.Kaç sene önceydi.Rüya gibi gelmişti o şehir.Havasından,şaşasından öyle bir etkilenmişimki döndüğümde heryer çirkin gelmişti.
Neyse çoğu zaman yalnız kalmak istiyorum.Evde tek başıma kaldığım zamanlar benim için çok değerli.Hiç konuşmadan öylece sadece iç sesimle kaldığım zamanlar.
Kimseye akıl sormuyorum.Sorsam bile yine bildiğimi okuyorum.Beni yönlendirmeye çalışan tiplere sinir oluyorum.
Çok fazla arkadaşım yok az ama öz.Geri kalanı lafta arkadaş.Haa hiiii yapmayı çok iyi biliyorum.Karşı taraf beni kendine yakın hissediyor ama ben aslında kimseye birşeyimi anlatmıyorum.Çok bildiğinizi sanıyorsunuz ya ben bile çoğu zaman kendimi tanıyamıyorken siz nasılda beni tanıdığınızı söyleyebiliyorsunuz acaba?
Birde kendimi anlatamam gibi bir derdim oluyor arasıra.Sonda söylemem gereken birşeyi lafın en başında çuk diye söyleyince ipler geriliyor.Nekadar sonrasında toparlamaya çalışsanda busefer illaki suçlu tarafa düşen ben oluyorum.İşin içinden çık çıkabilirsen ve birde inandırabilirsen..
Biryerde fazla oturamıyorum.Bunalıyorum.Sesler,muzik,kalabalık biranda üstüme üstüme geliyor.Evde bile koltuk çürütenlerden değilim.Ohh bir ayaklarımı uzatayımde keyif yapayım diyorum max. yarım saat sonra kalkıyorum.Bu yüzden bir diziyi sonuna kadar  bile izleyemiyorum.
Bazen bakıyorum ama görmüyorum.
Duyuyorum ama dinlemiyorum.
Hiç sıkıntıya gelemiyorum.
Bana karışmasın kimse.Ne giydiğime,ne yaptığıma,nereye gideceğime,saçıma,kiloma,kaşıma.Ben kendimi bilikten sonra kime düşmüş yorum yapmak?Ve kime ne başkalarının düşüncesinden
Hani biryerde fazla kalamıyorum dedim ya son işimdende biranda ayrıldım.6 ay boyunca koşakoşa gittiğim işten birgün buz gibi soğudum.Çok çalışıyordum eşşekler gibi.Yükseliyordumda.Tam istediğim pozisyonu elde ettiğim gün istifamı verdim.Çünkü birdaha sıcak bakamadım.Oraya gitmek o insanları görmek,aynı şeyleri tekrar tekrar yapmak zor geldi.Şimdi manyak yüksek maaşlar alarak çalışıyor olucaktım ama ne hafta sonum ne gecem ne gündüzüm olucaktı.İnsanlar dışarda sosyelleşirken ben yine  kapalı bir avm içine tıkılmış kalmış olucaktım.Şimdi nefes alabiliyorum ve hiçte pişmanlık duymuyorum.
Bunlara rağmen hayatım uzun ilişkiler çerçevesi içinde geçiyor.Burdada sıkıntım şu,işin içine aileler girince 2 kişilik ilişkiler biranda aile ilişkilerine dönüşüyor.Özel mözel kalmıyor.'Niye kavga ettiniz?''O mu mesaj attı? Senin suratın niye asık tarzı sorular ardı ardına geliyorken ben içimden çığlıklar atıyorum.Aileme bağlıyım,karşı taraf ailelerinede sonsuz saygılıyım.Sever ve sevilirim de.Ama biz 2 kişi olarak kalsak.
Eskiden pek asabiydim.Ergenlik dönemi denilen şeydi bu sanırım.Kızınca kırıp dökerken büyüdükçe içime dönmeye başladım.Bir şeye sinirleniyorum yada birşey hoşuma gitmiyor diyelim at içine at at büyüsün dursun orda.Baş ağrısı yapsın,içine dert olup dursun.E tabi sonra ne oluyor bunlar birikiyor birikiyorda bir anda volkan gibi patlıyor.Ama buna karşılık açık sözlüyümde.Bir arkadaşım gelsin saçım nasıl olmuş desin  bazen pat diye beğenmediğimi söylerimde öyle yapmacık ay harika olmuş triplerine giremem.
Ben böyle değildim işte.Kendiimi yonttum diyelim.Sinirlenmemeliyim,susmalıyım,gitmemeliyim,rahat olmalıyım zart zurt..Ne hissettiğimi belli etmemek için ağlamam bile.
Biliyorum ne yaparsam kendime hep zararı.
Biraz içimi döktükten sonra Sertap Erenerden - Öyle çok şey varki içimde adlı şarkımı açayım de ruhsal çöküntümle başbaşa kalayım..





Monday, March 19, 2012

Mahallenin 'Kedici Teyze' adayıyım.

Sene 2003.Artık yaz sonu gelmiş yazlık kapatılıp dönme vakti gelmiş.Telefonum çalıyor.Arayan annem.O benden birgün önce dönmüştü.Bütün gece bahçede minik bir kedinin ağlayışını duymuş.Aramış bulmuş en sonunda yeşilliklerin arasında oturuyormuş ama ayağı kırıkmış pek kıpırdayamıyormuş.Hayvanın teki tekme atmış.Hayvan diyorum çünkü ben bu küçük zararsız ve sevimli pisilere nasıl zarar veriyorlar anlamıyorum.Hayvanlara işkençe edenler hayvanlardan çok daha nankörler.Onlara her ne yapılıyorsa kat kat daha kötüsü başınıza gelsin.Neyse..O sıralar başka yerde oturuyorduk.Alt komşumuz vardı.Kendisi tam bir hayvanseverdir.11 kedi ve bir köpeği vardı.Onunla birlikte almışlar onu eve.
Bizimde aklımızda o sıralar eve köpek almak vardı.Kısmet işte.
Ertesi günü ben döndüm.Kedi ameliyata gitmiş.Bir hafta sonra geri döndüğünde minik kedişi alt komşumuza vericeltik.Ama okadar tatlıydıki kıyamadık.Bizim olsun bu dedik.
Ozamana kadar bukadar kedi sevdiğimi bilmezdim.
Birde benim babam hayvanları sever ama kedilerden pek hoşlanmaz.Tabi onu eve aldığımızı söylediğimizde pek hoş karşılamadı ama odadan çıkmama koşulu ile kalabilir dedi.(hala öyle sanıyor ama o gidince kapılar açılıyor kediler koşakoşa evi alt üst ediyorlar)Neyse annem Prenses koydu kedimizin adına.Kendisi biraz obez.Veteriner erken kısırlaştrdığı için hayvan balon gibi şişti.birazda asabidir.Eve misafir gelmesini pek sevmez.Onun için varsa yoksa annem abim ve ben.Bizden başkası dokunamadığı için herkesin içi gidiyor çünkü kendisi çok güzel tüy içinde bir kız.


Sene 2009.Birgün arabama binmiş tıntın arkadaşlarımla buluşmaya giderken benzincinin içinden keceyimde kestirme olsun diye direksiyonu sola döndürmem ile birlikte yere yapışmış halde yatan bir kedi gördüm.Hemen park edip benzicidekilere kediye ne olduğunu sordum.Yine hayvan kendini bilmezsin teki hızla ordan dönerken çarpıp kaçmış.Ya var ya anlatama o sahneyi.Kedicik yere yapışmış kanlar içinde.Hemen arkadaşlarımı aradım ve gelemeyeceğimi söyledikten sonra bir boş kutu buldum ve sağolsun benzicideki abilerle onu alıp arabaya yerleştirdik.Saatlerce adını vermek istemediğim hiçte sevmediğim bir hayvan hastahanesi var oranın aciline götürdüm.Röntgenler çekildi aşılar yapıldı yaraları falan sarıldı.Sonra hıyar herif dedi bu yaşamaz.Bok gibide paramı aldılar.Canı sağolsun onun.Hiç önemi yok.
Bu yıl içindede Suadiye'de yaşamaya başlamıştık ve evimizin hemen yakınına veteriner açılmıştı.Oraya bir soralım dedik.Hayvanın iç organları dağılmış meğerse.Sahipleri nasılda tatlı bir aile.Gece aldılar benim kedişi ameliyata.Ve yaşamaz denilen kedim yeniden hayata döndü.Adına böcek koydum.Çünkü onu bulduğumda çok çirkindi:)
Eve aldım tabikide doğal olarak ama Prenses asabi,böcek asabi.Bu böyle olmaz dedim veterierin bahçesinde bakmaya başladık.Okadar sadık okadar güzel bir kediydiki o her gece üşenmeden mama vermeye gider biraz sever sonra eve dönerken benimle birlikte sokak başına kadar yürür ve geri dönerdi.
Bebeim benim.Bir kaç ay önce kaybettim onu.Kader işte.Araba çarpmış yine.Veterinerin sahibi Emel abla kapının önünde bulmuş bir sabah.O haliyle yine kendi yerine gitmiş.Çalışıyordum.3 gece kadar ugrayamamıştım.Göremedim son kez.
Huzur içinde yat böceğim.Hala gözlerim seni arıyor ordan geçerken:(
Sene 2010.Üniversitenin son yılı.Hatta son dönemi son sınavları.Arkadaşım notları fotokopi çektirmiş.Çok üşeniyordum ama hadi gidip alayım dedim ve Ataşehire gittim.Balkondan bana notları attı kendisi.O sırada köşede üzeri karıncalarla dolu tavuğu yemeğe çalışan minicik 2 göz bana baktı.
Ah ne tatlı şeysin sen diye ona doğru giderken pisiciğin üzerinde piremi kenemi karıncamı..Ne derseniz var.Ordan oraya koşuyor.O koşuyor bende peşinden koşuyorum.Apartmandan çıkan birine denk geldim sordum buna bakan varmı diye.Onuda E5 kenarında bulmuşlar getirmişler.Ben o şirin tipe vulurdum ama bırakamazdım orda ve tuttuğum gibi arabay koydum ve bahçeye getirdim.Annemde kızmasın diye söylemedim.Ama sürekli camdan baktığım için anladı.Bende dedim böyle böyle gel bir bak çok tatlı dedim.
Hemennnn bizim veterinere gittik.Aşılandı,yıkandı mis gibi olduktan sonra eve çıkarttık.Onu sokağa bırakırsam ölürdü.Çünkü tam bir hipekartif.Sürekli karşı kaldırımlara koşuyordu benimde camdan bakarken içim acıyordu.Annem yokken birgün attım Prensesin yanına.Anlaşmaktan başka yolunu yok dedim.Baya kavga gürültünü ardından zamanla alıştılar.Ama zamanla alıştırmak gerek.Evin ilk kedisi mutlaka huysuzluk yapıyor çünkü sizi ve evi sahipleniyor.E başkasını kabul etmesi ise zaman alıyor.
Kendisinin adına Minik koydum.Çünkü avcumun içinde oturacak kadar ufacıktı bulduğumda.Şimdi ise çok havalı sexy bir kız kendisi.
Ve sene 2012.Erkek arkadaşım benimle tanıştıktan sonra tam bir cat lover oldu.Sokak kedilerine süt veren,kucapına alıp seven,fotolarını çekip bana yollayan biri oldu.Hemde alerjisi olmasına rağmen.Birgece beni arıyor.
'Mügeeeeeee çok şeker birsey buldum sizin oraya getiriyorum arabadayız şimdi'diyor.E hadi oda gelsin bari adım çıkmış zaten kediciye.Ayyy sapsarı ufacık ve şımarık birsey.Apartmanı içine koyduk.Nasıl bir şımarık ve evcil ise koyduğun yerden gitmiyor.Apartmanın gözdesi oldu.Sürekli birinin kucağında.Bende kıskanmaya başladım.Tabi bu sırada annemde harika eve çıkartıp duruyor.Babamın olmadığı bir gece bizde kalsın hava soğuk bu gece diye onun yatağını hazırladık!
O gece bu gecedirki bizde.Adı Mısır.Kendisi erkek.2 kız arasında cennete düşmüş gibi oldu:=)
Prenses üzerine Miniğin gelsinden sonra Mısırın gelmesi ile pek ilginemedi.Hemen kabullendi.Minik ile Mısır ise hemennnn kaynaştı.Sanırım yaş olarak daha yakın oldukları için.Şimdi onlar sevgili.Birbirlerin i temizliyorlar.Birlkte uyuyorlar.Ve bütün muzurlukları birlikte yapıyorlar.
İşte durumlar böyle.
Ben hayvansız daha doğrusu kedisiz bir ev düşünemiyorum.Hepsini ayrı ayrı çok seviyorum.
Eve gelince beni karşılamalarını..
Gece koynuma atlayıp yastığıma başkoymalarını..
Canı isteyince gırgırgır öterek kafa sürtmelerini..
Biz yemek yerken onların kapılara atlamalarını..
Herşeyi..
Hergece tek tek öpüyorum.
Öyle bir sevgi besliyorumki bir gün deprem olursa Allah korusun ben yada ailem bir yolunu bulur belki kader bu ama onlar ne yapar diye bile düşünüyorum.
Ve birgün imkanım olduğunda sahipsiz kediler için kedi barınağı açaçağım.
Bu arada babam hala evde gezmiyorlar sanıyor.Bu kaç numaraydı diye soruyor camdan falan görürse ama hala tanışmadılar:)
Birde bazen kendimizi sokakta gibi hissediyoruz.Hep yerden kedi koşuyor ayağına takılıyor ,hepsi ayrı koltukta yatıyor:)
Kalabalık bir ev yani bizimki :)





Tuesday, March 13, 2012

Gece kuşuyum ben

Hatırlıyorum.ben lisedeyken abim üniversitedeyken hergece annem ona artık yatsana derdi.Ben en geç 11.30 oldumu yatanlar grubundaydım ozamanlar.Yarasamısın sen gece yaşıyorsun diye bıd bıd bıd bıd yedik çoçuğu(hoş 10 sene okudu kendisi)Sonra nezaman ben üniversiteyi kazandım ne olduysa ozaman oldu.Saat 3-4-5 bana hiç farketmezzz sarkısı bu duruma çok uyuyor.Hiç uyumadan bile okula gittiğimi biliyorum.Dersete kafam akaya düşmüş uyurken fotograflarım var.Nedense erken uyumak anlamsız geliyor bir garip geliyor.Uyumak zaman kaybı geliyor düşüncesi bir kere yerleşti beynime.Kaç sene olmuş bak 2004ten ta bu yana kendimi bildim bile gece uğraşcak birşey bulurum kendime.
Çalştığım dönemde okadar canım çıktıki hem 48 kiloya düştüm(en son orta 2 bu kilodaydım) hemde yorgunluktan geberdiğim için bırakın 11i 9da bile yatıp uyuduğum zamanlar oldu.Ama şimdi tekrar gece kuşu versiyonlarımı yaşıyorum.Seviyorum ya hayat duruyor bu saatlerde(şuan 3:32)sadece kuş sesleri arada geçen trenin sesi.Sokaklar boş.Apartmanlarda tek tük benim gibi uyumadığını bildiğim insanlarn evleri..
Ama sanmayınki ben böyle oturup sonra öğlenlere kadar uyuyorum.Hayırr!Saat kurup hergün düzenli aynı saatlerde uyanıyorum.Heleki bir işim olsun misal bir iş görüşmesi..saat 10a verilmiş bir randevüye tamda vaktinde giderim yani.Sonra eve gelincede dana gibi uyurum.
Birde hiperglisomimi neyse tam adı ondan var bende.Yemek yiyince kut diye uyuyorum bir saate olsa sonra gelmiyor tabi uyku doğal olarak.
Benim annemde babamda abimde böyle.Bizim evin halleri işte..He birde benim boyfriendde geceleri uyumadığı için cançinçon konuşup duruyoruz vallahi:)
Bu yaka sevdasını vuruldum vurulalı ise gündüzleri daha bir sosyelleşip işlerimi halledip akşam yemeğinden sonra geçiyorum masamın başına.
Iste benim home officeimmm!!

Bir işi yarım bırakamama gibi hem iyi hemde kötü bir huyum olduğu için sabaha kadar belimi kambur ediyorum ama yinede bitirmeden yatmıyorum!Evde bir çalışma ortamı kurdum kendime.Kutu kutu malzemelerim.Nerde ne var mutlaka bilmeliyim.Kimse elini süremez!Önüm arkam sağım solum malzeme.Ama bu aralar böle minik dükkanlar dikkatimi çekmeye başladı.Ah burası negüzel hem atölye hemde şirin bir butik olur düşünceleriyle gidiyorum yolda.Önümdekine geçirmezsem iyidir:)Ve umarım bu hayalim gerçek olur!!


Monday, March 12, 2012

Duyduk duymadık demeyin!

Yakalarim Bağdat caddesi Merry Go Round mağazasından sonra şimdedi Nişantaşı Kumpanya 62 'de!

Nişantaşı karakoluna çıkan o yokuşta migroa gelmeden ilk soldaki sokaktadır bu şirin mağaza.
İçerisindede birbirinden şık tasarımcların ürünleri yer almaktadır.
Ben gittim gördüm beğendim.
Duymadım demeyin de yolunuz düşerse mutlaka uğrayın:)

Get the look

Sizi ilk bulduğum yerde alacağım daaa .Hediyelerede açığımdır.hihihi:)

Mukemmel bir bustiyer!Yaz gecelerinde şu aşağıda gördüğüz şort ve altına bir babet ile harika olur! Aslında giyilmeyen bir kot kesilerek üzerine boya sıçratarak aynı görüntü elde edilebilir.
 I ♥ Mıckey! Hem plajda hem gece hem gündüz kullanılabilir.


Bu çoraptan İSTİİİİYORUMMMMMMMMMM!!!!!

Bu babetler eski çalıştığım mağazam Oysho'nun yaz koleksiyonundan ve çok çok beğendim.Hemen arkidişlerime haber saldım.Bu babet mağazaya giriş yaptığı anda alıyorum!
 Şortlara olan düşkünlüğümden bahsetmiştim.Yine pileli etek formundaki siyah şort çok kurtarıcı bir parça.Üzerindeki şifon sırtı dekolteli atlet ise çok asil duruyor.
Sanırım en kısa sürede Oysho'ya gitmeliyim:)